Dünya Su Günü, her yıl 22
Mart'ta kutlanan bir gündür. 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
tarafından ilan edilmiştir.Birleşmiş Milletler tarafından 2010 yılında kabul
edilen suya ve hıfzıssıhhaya erişme hakkı, herkesin günlük 50 ila 100 litre
arası suya erişmesini garanti altına alıyor.
Bu
suyun temiz, güvenli, uygun fiyatlı (hane gelirinin %3’ünü aşmayacak kadar) ve
fiziksel olarak ulaşılabilir (suyun kaynağının en fazla 1000 metre uzaklıkta
bulunması ve suyu taşımak için yarım saatten fazla zaman gerekmemesi) olmasını
da şart koyuyor. Ancak gezegenimizde suya erişimde geride bırakılmış çok insan
var. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre 2,1 milyar insanın güvenli su
hizmetlerine erişimi sağlanabilmiş değil (2017). Yılda 5 yaşın altında 340 bin
çocuk kirli su kullanımına bağlı ishalli hastalıklardan hayatını kaybediyor
(DSÖ/UNICEF 2015).
Özellikle
düşük gelirli ülkelerde kadınlar ve kız çocukları eve su taşımakla ve temizliği
ve hıfzıssıhhayı sağlamakla yükümlü oldukları için eğitim haklarından mahrum
kalıyor. Su kaynağı bulunmayan her on evden sekizinde su taşıma görevini
kadınlar ve kız çocukları yerine getiriyor (WHO/UNICEF 2017). Su kıtlığından ve
kirliliğinden en fazla yoksullar,
kadınlar ve çocuklar etkileniyor ve yaşam mücadelesinde geride kalıyor. Üstelik
iklim değişikliği şiddetlenirken, dünya nüfusunun artması ve su talebinin
büyümesiyle bu durumun daha da kötüleşmesi bekleniyor (UN 2018).
Eğer
bu gidişatı durdurmazsak geride bırakılanlar sadece şimdiki nesillerin
yoksulları, kadınları ve çocukları değil gelecek kuşaklar da olacak. Suya
erişimde kimsenin geride kalmaması için suyu daha tasarruflu ve verimli
kullanmak, su tutan ekosistemleri bütün olarak korumak ve iklim değişikliğini
azaltacak enerji politikalarını hayata geçirmek gerekiyor.